Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM’deki olağan küme toplantısında gündeme ait açıklamalarda bulundu.
CHP’nin küme toplantısı, Bartın’daki maden faciasında ömrünü yitiren 41 madenci için 1 dakikalık hürmet duruşu ile başladı.
“DÜNYADA MADEN KAZALARINDA BİR NUMARAYIZ”
Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından öne çıkan satırlar şu halde:
“Keşke hüzünlü bir günde olmasaydık keşke bu kadar meseleler yaşanmasaydı. 41 kardeşimizi toprağa verdik. 41 konutta yangın var. Her birimizin yüreğinde derin acı var. Küme toplantılarına sevinçle bir espri ile başlamak isterim. Bu kadar kopukluk bu kadar ayrılık hakikat değil. Yakışmıyor bize. Siyaset kurumunun bu kadar acımasız olması hakikat değil. Yakışmıyor bize. Onların bir sloganı vardı, yüz karası değil kömür karası bu türlü kazanılır ekmek parası diye.
Gittim. Arkadaşlarım da gittiler. Ailelerin bir kısmını ziyaret ettim. Yetkililerden bilgi almaya çalıştım. Derin bir acı var. Anne, eş, kardeşler tabutun başında. Hiç kimse bu mevtin ona yakıştığını söylemiyor. Tamamı genç. Yazıktır günahtır. Bir memleket bu türlü yönetilemez. 20 yıldır ya tedbir alacağız diyorlar. 20 yıldır hala tedbir mi alacaksın sen! Dünyada maden kazalarında bir numarayız ya! Ya bu mevt niçin bizim karşımıza çıkıyor. Dünyada herkes maden çıkarıyor neden en çok vefat bizim ülkemizde oluyor.”
‘SUSMAYACAĞIM KARDEŞİM!’
“921 kişi son 20 yılda hayatını kaybediyor. Devlet dediğiniz kurum vatandaşın can ve mal güvenliğini sağlar. Biz belirli odaklara hizmet eden bir devlet kabul etmiyoruz. Uyuşturucu baronları ile birlikte olacaksın, yolsuzluk yapanlarla birlikte olacaksın, hırsızların evrakını kapatacaksın, rüşvet alanları büyükelçi atacaksın Bay Kemal susacak… Susmayacağım arkadaş, susmayacağım. Saf öğrencileri mahpusa atacaksın, KHK ile işine son vereceksin… Devletin gücü bunlara mı yetiyor? Adalet, adalet. Kelam verdim kelam. Bu ülkeye adalet ya gelecek ya gelecek arkadaş.
Her ülkede maden ocağı var. Devletsen evvel maden ocağına bakarsın. Aydınlatmaya, havalandırmaya, sensörlere bakarsın, sistemli denetim edersin. Ondan sonra ‘Bütün denetimleri yaptık, her şey dosdoğru’ dersin. Ayrıyeten müfettişleri görevlendirir. Devlete aitse Sayıştay’ı görevlendirir. Rapor gelirse raporun gereğini yapar. Toplumsal devlette düzenek bu türlü çalışır. Bizim üzere aklını saraya kiralamış olanların çoğunluğu oluşturduğu mecliste devlet bu türlü çalışmıyor.”
TBMM LİDERİ’NE SESLENDİ: ‘SEN O KOLTUKTA NİÇİN OTURUYORSUN?’
“Müfettiş raporu var, Sayıştay raporu var görmüyorsun. Soma faciasından sonra komite kuruldu. Araştırma kurulları göstermelik mi, 111 tekliften neden biri dahi yapılmadı, sen o koltukta niçin oturuyorsun? TBMM misyonunu tam manasıyla yapamıyor, TBMM Saray’ın ipoteği altında, Allah nasip ederse bu ipoteği kaldıracağız, TBMM’nin iradesi halkın iradesi olacak!”
“ONLARIN ELİ KANLIDIR”
“Bir devir maden faciaları sonucu hayatını kaybeden kardeşlerimizin evlatlarına devlet iş versin diye bir kanun teklifi verildi ve kabul edildi. 2013-2014 ortası kabul ettiler. Sonra tekrar kazalar oldu. Bunların evlatları da iş sahibi olsunlar, onu reddettiler. Şehitler ortasında ayrım yapıyorlar, kaza sonucu hayatını kaybeden kömür şehitleri içinde ayrımcılık yapıyorlar. Onunda kelamını veriyorum. İnşallah onu da halledeceğiz. Bunların karneleri kırık. Sarayın da, TBMM Başkanlığı’nın da karnesi kırık. İkisi de halka inanç vermiyor. İkisi de şahsî hobileri, beklentilerinin peşinde. Birisi sanki koltuğumdan olur mu diyor. Koltuk beşere bir şey vermez, insan koltuğa bedel verir. İnsansan koltuğa paha verirsin.
Soma’da da benzeri bir olay oldu. 301 kişi hayatını kaybetti. 301 konuta ateş düştü. Yargılandılar. Yargıtay öldürme hatasında ağır cezalar verdi. Sonra birileri devreye girdi. Yargıtay’ın bu kararına savcı itiraz etti. Evrak tekrar geldi, üç hakimi değiştirdiler yerine 3 tane AK Partili hakim getirdiler. Kenan İpek Adalet Bakanlığı müsteşarıydı. Sonra Mustafa Yapan bakanlıkta genel müdür yardımcısıydı. Fuzuli Aydoğdu, o da HSK genel sekreter olarak atanmıştı. Üç bürokratı 12. daireye atadılar, cezaları indirdiler. Artık 301 kişinin hesabını sorabileceğimiz yargı organı ortadan kalktı. Bu saraydakilerin yatacak yeri yoktur diye boşuna demiyorum. Onların eli kanlıdır. Allah nasip eder iktidar olduğumuzda o 301 kişinin de 41 kişinin de hesabını sormazsam namerdim.”
“CHP PARLAMENTODA DEMOKRASİNİN BİR NUMARALI AKTÖRÜDÜR”
“Türkiye bir taraftan bu cins acılar yaşarken bir de Meclis’ten sansür yasası geçirdiler. Bu bahiste altı aydır uğraş veriyoruz. Kimileri tv’lere çıkıp CHP ne yapıyor Meclis’te diye soruyorlar. CHP parlamentoda demokrasinin bir numaralı aktörüdür. Sansür düzenlemelerine de karşıdır. Tenkit olur eyvallah, her tenkide hürmet duyarız. Elbette gazeteci özgürce eleştirecektir. Bir siyasetçinin en çok tenkide muhtaçlığı vardır.
CHP AYM’YE GİDİYOR
“Sansür yasası kabul edildi. 29. maddeyi yürütmeyi durdurma talebiyle AYM’ye gideceğiz, akabinde da yasanın tamamı ile ilgili AYM’ye gideceğiz. Bu kanun çıksa da çıkmasa da Türkiye bir otoriter idareyle karşı karşıyadır. Ya anayasa kararını uygulamıyorum diyor. Daha ne yapacaksınız. Geçmişte AKP ve MHP’ye oy veren kardeşlerime sesleniyorum, dur demeyecek misiniz, adalet istemeyecek misiniz? Bakın kanun yürürlükte değildi. Türkiye Gazeteciler Sendikası Ankara Şube Başkanı Sibel Hürtaş’ı Meclis’e almadılar. Kendisiyle ilgili bir kanun görüşülüyor, Meclis’e gelmesi bundan daha doğal ne olabilir? Sokmuyorlar içeri. Kanun mu vardı? Hayır. Dayatma kültürü. Girmeyecekler içeri diyorlar.
“YEMİN MERASİMİNE GİTMEDİM, O İKİ KİŞİ ANAYASA MAHKEMESİ’NE LAYIK DEĞİLDİR!”
“Biri AYM’ye atandı Erdoğan tarafından. İki kişinin yemin merasimine gitmedim. O iki Anayasa Mahkemesi’ne layık değildir. Şayet o iki kişi gücünü Erdoğan’dan alıp ve onun isteğiyle atandıysa, ki atandığını biliyoruz, o vakit AYM’de hâkimlik yapamazlar. Zira Saray karşısında bağımsız duramazlar. Makamını Saray’a borçlu olan yargıç Türkiye ve adalet için en tehlikeli olan kişidir.
Erdoğan’a bir şey hatırlatmak isterim. Eski Malezya Başbakanı Najip Razak. Başbakan olduktan sonra bir memleketler arası toplantıda ‘Malezya’da internete asla sansür uygulanmayacaktır’ diye bir açıklama yapıyor. 2015 yılında Malezya Varlık Fonu’ndan başbakanın hesabına 700 milyon dolar para aktarıldığı ortaya çıkıyor. Bunun üzerine haber yapıyor, arkasında erişim yasakları geliyor. Palavra haberlere karşı kanun diye bir kanun sevk etti. Meclis’te kabul edildi. Tıpkı bizdeki üzere sansür yasası kabul edildi. 2018’de seçimleri bu adam kaybetti sonra yargılandı ve mahkum oldu. Adalet ağır yürüse de, görmesi görmese de kesinlikle amacını bulacaktır. Bundan hiç kimsenin telaşı olmasın.”
ABD ZİYARETİ
“ABD’ye gittim. Her baştan bir ses ‘Aman artık gidilir mi?’, ‘Senin aleyhinde kullanırlar bunu’ diye. Ya arkadaş evvel ‘Niye gideceksin’ diye soracaksın. Dünya değişiyor. Değişen dünyayı izlemeniz lazım. Bilim, teknoloji fevkalâde değişimler var. Şayet siz ülkeyi yönetmeye talipseniz, ben Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yöneteceğim diyorsanız sizin bir vizyonunuz, bir amacınız ve bir hayaliniz olması lazım. Bunların vizyonu cebim nasıl dolar vizyonu. Benim vizyonum vatandaşın cebi nasıl dolar vizyonu.
Bilimi ve teknolojiyi göz arkası eden hiçbir devlet büyüyemez ve gelişemez. Bilim ihtilali yaşıyoruz. Bilim iktisadı çağındayız. Erdoğan ve Bahçeli ‘Bilim ekonomisi’ kavramını birinci defa benden duyuyorlardır. IMT’ye gittim. Dünyanın bir numaralı üniversitesine gidip, devrimsel teknolojileri görmek neredeyse cürüm oldu. Bilimle iş dünyası ortasındaki ilgiyi gördüm. Bizim bilim insanlarımız da var orada.“
“BİLİM İNSANLARI TÜRKİYE’Yİ TERK ETTİ”
“Eğer Türkiye, dünyada ve bölgesinde hürmet kıymet bir ülke olacaksa teknoloji ihtilalini kaçırmaması lazım. Bakınız, Osmanlı sanayi ihtilalini kaçırdığı için battı, tökezledi. İnsanoğlu tekerleği 1 milyon yılda buluyor. Bugün her saniye bir buluş var. Türkiye bunun neresinde? Üniversiteler vasatlaştı, bilim insanları Türkiye’yi terk ettiler. Bir vaadim, bir vizyonum var. Bu ülke katma bedeli yüksek eser üretmek zorundadır. Üretemezse Türkiye, gelişmiş ülkelerin ürettiklerini tüketen bir pazara dönüşür. Yeni bir dünya medeniyeti inşa ediliyor vallahi bunların haberi yok.
Tayvan… 23 milyon nüfusu var. Ulusal geliri 850 milyar dolar. İhracatı 500 milyar dolar. Bu küçük ada devleti çip üretiyor. Devleti yönetenler, endüstride, teknolojide sınıf atlamanın ne olduğunu biliyorlar mı? Türkiye geriye gidiyor. Biz Millet İttifakı olarak bu tabloyu değiştireceğiz. Yüksek yetenek inşası, bunu da adım üzere biliyorum Erdoğan da Bahçeli de birinci sefer duyuyor. Her toplumun yüzde 2’si üstün zekalılardan oluşur. Bu üstün zekalıları her ülke kapar. Bunlar geleceği bilmiyorlar. Kurumların içini boşalttılar ve devleti çürüttüler. Biz nasıl vatandaşlık veriyoruz? 400 bin dolara mesken alırsan veriyoruz. Ortadaki farka bakın. Devletin geleceğini kurgulayamıyorlar ve beni eleştiriyorlar ‘ABD’ye niçin gittin’ diye. Senin vizyonun da senin aklın da bana yetmez. Sen bilmezsin bilemezsin.”
İKİ FOTOĞRAFI YAN YANA KOYDU
“İki fotoğraf da Türkiye’ye ilişkin. Bir fotoğrafta ben varım. Dünyanın en değerli bilim insanları ile beraberim. Bir de şu tarafa bakın… İkisinin ortasındaki farka bakın. Burada özgürlük var, burada yasaklar ve sansür var. Burada beşli çeteler var, beşli çeteleri koruyanlar var. Burada ise Türkiye’nin geleceğini inşa etmek için çalışan beşerler. Burada pudracılar, aklını Saray’a kiraya verenler var. Burada özgürce düşünenler var… İkincisiyle bizim işimiz yok!”
“BÜTÜN VATANDAŞLARIM KASIMI BEKLESİN”
“Attığımız her adımın bir hesabı vardır. Kasımı beklesin bütün vatandaşlarım ve bizi eleştirenler, görecekler her vaadimizi nasıl yerine getireceğimizi…”
AYRINTILAR GELECEK…
TÜRKİYE’DE ARTIK BİR ‘SANSÜR YASASI’ VAR
‘Sansür Yasası’ olarak bilinen Basın Kanunu ile Birtakım Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzasıyla Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.
Kanun, dezenformasyonla çabayı mazeret ederek seçim öncesi tüm muhalefeti baskı altına almayı hedefliyor. Maddeyle artık yalnızca gazetecilerin değil, toplumsal medyada haber paylaşan ve yorum yapan yurttaşların özgürlükleri de tehdit altında olacak.
Demokrasi ve insan haklarının temel prensiplerine ters yasanın en kritik unsuru ise 29. unsur. Kelam konusu unsura nazaran, “gerçeğe ters bilgiyi alenen yayan kişi” 1 yıldan 3 yıla kadar mahpus cezasıyla cezalandırılabilecek.